Hijyen ve güvenlik için velilerden yüksek fiyatlar talep edildiğine dikkat çeken Veli-Der İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Turgut Aydın, tasarrufun sıhhat ve güvenlikten yapılmasına ait “Velilerden talep edilen fiyatlar dezavantajlı bölgelerdeki okullarda yaklaşık 5-6 bin liradan başlıyor. Görece sosyoekonomik durumu daha düzgün olan ailelerin yoğunluklu olduğu bölgelerde ise 150-200 bin liraya kadar yaklaşıyor. Lakin başka taraftan kuşe kağıda öğrencilere, öğrenci velilerine mektuplar gönderiyorsunuz” dedi.
Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla mevcutta var olan meseleler bir kere daha gün yüzüne çıktı. Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın okullara ayırdığı ödenek, öğrencilerin sağlıklı şartlarda eğitim görmesine yetmezken okullarda hijyen ve güvenlik masrafları velilerden talep ediliyor.
Konuya ait ANKA Haber Ajansı’na konuşan Veli-Der İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Turgut Aydın, tasarruf önlemlerinin eğitimde uygulanmasını eleştirirken, eğitim-öğretim yılının başında bakanlık tarafından veli ve öğrencilere mektup gönderilmesine de reaksiyon gösterdi. Tasarruf önlemleri nedeniyle velilerin mali yük altına sokulduğunu belirten Aydın, şunları söyledi:
“Tasarruf önlemleri ismi altında yapılan bu uygulama kabul edilemez”
“Eskiden okullarda okulun temizlik işlerini gören, okulu sonraki günün eğitim ortamına hazırlayan hizmetliler istihdam edilirdi. AKP iktidarı devrinde bu uygulama kaldırıldı. İŞKUR’un bünyesinde ‘Toplum Faydasına Program’ ismi altında yeni bir uygulamaya geçildi. Bu eğitim öğretim yılından itibaren tasarruf önlemleri kapsamı altında bu program da kaldırıldı. İş gücü ahenk programına geçildi. Bu yeni uygulamaya nazaran birinci dört hafta yeniden İŞKUR’un istihdam ofislerinden bu hizmetleri görecek işçi gelecek. Ve birinci dört hafta, haftanın beş günü paklık ve öteki hizmetleri görecekler. Birinci dört haftadan sonra ise haftanın üç günü günde 7,5 saat olmak üzere saati 566 liradan ve emeklilik sigortası yok. Yalnızca kaza sigortası yapılacak. Bakanlık tarafından okullara kâfi ödenek gönderilmiyor. Eğitim öğretimle ilgili birçok gereksinim, velilerin bağışlarıyla sağlanmaya çalışılıyor. Paklık hizmeti ve tamir, bakım, tamir hizmetini verecek olan işçilerin maaşları ve sigorta primleri, okul tarafından yani veliler tarafından ödenecek. Zati veliler okullara kayıt yaptırırken ya da çeşitli atlar altında bağışlarda bulunuyorlar. Bunun haricinde, hizmet sağlamak hedefiyle istihdam edilen işçilerin maaşları da bu veliler tarafından karşılanacak. Tasarruf önlemleri ismi altında yapılan bu uygulama kabul edilemez. Zira ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyenler velilerden çocuklarımızın eğitim ve sıhhati için tasarruf etmeye zorlanıyorlar.”
“Hijyen ve güvenlik için talep edilen fiyatlar 5-6 bin liradan başlıyor 150-200 bin lirayı buluyor”
“Bakanlık aslında eğitim öğretimi gözden çıkarmış üzere görünüyor. Eğitimle ilgili devletin yapması gereken harcamaları, velilerin üzerine yıkmaya çalışıyor. Anayasa’nın 42. hususunda eğitim öğretim, ilköğretim zarurî ve parasızdır der kamu okullarında. Halbuki bugün kamu okullarında velilerden talep edilen fiyatlara vakit dezavantajlı bölgelerdeki okullarda yaklaşık 5-6 bin liradan başlıyor. Görece sosyoekonomik durumu daha uygun olan ailelerin yoğunluklu olduğu bölgelerde ise 150-200 bin liraya kadar yaklaşıyor. O vakit biz devlete niçin vergi veriyoruz? Biz eğitim, sıhhat üzere temel haklarımızı kullanamayacaksak bunun için para vereceksek biz niçin vergi veriyoruz? Devlete bizim vergi vermemizin emeli, bu temel hizmetleri bize fiyatsız sağlaması içindir. Haftanın üç günü okullarda paklık yapılacak. Pekala iki gün ne olacak? İki gün ya okul öğretmenlerden ve velilerden okulun paklığını yapmasını isteyecek. Ya da paklık yapılamayacak. Paklığın yapılamaması demek burada salgın hastalıklara davetiye çıkarmak demektir. Bu çok kıymetli bir bahis. Bu türlü bir uygulamadan bakanlığın bir an evvel vazgeçmesi gerekmektedir. İki türlü kusur var burada. Bir, paklık çalışanının emeğinin sömürülmesi kölelik kaidelerinde çalıştırılması. İkincisi çocuklarımız açısından sıhhat sorunu oluşturması.”
“Veliler açısından da dert verici bir durum”
Okullarda hijyenin yanında güvenlik problemlerinin da yaşandığını belirten Aydın, şu sözleri kullandı:
“Bir de güvenlik sorunu var. Okulların girişlerinde güvenlik işçisi bulunuyor. Birebir formda o güvenlik çalışanı de hizmet alımı yoluyla orada istihdam ediliyor. Onların da maaşları ve sigortaları okullar tarafından ödeniyor. Halbuki devlet, her bir vatandaşın can, mal ve ırz güvenliğinden direkt sorumludur. Hasebiyle bu sorumluluğu devletin yerine getirmesi gerekiyor. Bilhassa dezavantajlı bölgelerde okul yönetimleri, bağış toplayamadığı için, orada istihdam edilecek güvenlik işçisinin maaş ve sigorta primlerini ödeyememe noktasında oldukları için güvenlik çalışanı istihdam edemiyorlar. Bu olağan ki veliler açısından da çocuklarının can güvenliği manasında veliler açısından da tasa verici bir durum.”
“Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler”
Okulların açılmasıyla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okula yeni başlayan öğrencilere ve velilerine gönderilen mektuplara da değinen Aydın, şunları kaydetti:
“Halk ortasında bir tarafta bir kelam var. Amiyane tabirle… Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler. Siz bir taraftan tasarruf önlemleri altında temizlikten, sağlıktan, eğitimden tasarruf etmeye zorluyorsunuz velileri. Lakin başka taraftan kuşe kağıda öğrencilere, öğrenci velilerine mektuplar gönderiyorsunuz. Bu çok mu gerekliydi? Bunu siz görsel ve yazılı basın yoluyla bu açıklamaları rahatlıkla kamuoyuna duyurabilirdiniz. Öğrenci velilerine, öğrencilere ulaştırabilirdiniz bildirilerinizi.”