Şansal Büyüka’dan Galatasaraylı yıldıza eleştiri: Bitik! Eli-ayağı kalkmıyor

Şansal Büyüka, Süper Lig’de geride kalan 4. haftayı değerlendirdi. Büyüka, Galatasaray’ın yıldız oyuncusu için ‘Bitik, eli-ayağı kalkmıyor’ ifadesini kullandı.

İşte Şansal Büyüka’nın değerlendirmeleri;

Süper Lig’de daha dört hafta bitti. Her şey için çok erken olabilir. Buna rağmen takımların attığı “işaret fişeklerini” görüyoruz. Şunu söylemeliyiz; Beşiktaş transferde tam isabet… Başlayalım saymaya…

– Saiss: Yeni sol stoper… Çok mu iyi oynuyor? Hayır. Kötü mü oynuyor? Hayır… En azından görevini yapıyor.

– Masuaku: Kim bulduysa helal olsun. Kırk yıllık Beşiktaşlı gibi… Hatasız oynamaya devam ediyor.

– Gedson Fernandes: Bu sezon için, geçen sezondan alınmıştı. Josef ile Atiba dinamizminin olmadığı orta sahayı tek başına tutuyor.

– Muleka: Geçen yılın devre arasında gelip, Kasımpaşa formasıyla 12 gol atarak “Ben golcüyüm” diye bağırmıştı. Beşiktaş akıllı davrandı, aldı. Bu defa Beşiktaş forması ile golleri sıralamaya başladı.

– Worgoust: Beşiktaş almak için çok uğraştı ama bu uğraşlarına değdi. Bu kadar uzun olup, bu kadar yapılı olup, bu kadar koşan, böylesine kıvrak, çabuk ve hareketli, üstelik tekniği çok zengin bir oyuncu görmedim. Yerden var. Muleka‘ya topuk ile yaptığı asistin tarifi yok. Kafa toplarında çok iyi… Kendine değil takıma oynuyor.

– Dele Alli: Büyük futbolcu… Son bir-iki yılı durağan geçti ama asla Pjaniç gibi bir hayal kırıklığı yaratmayacak. Bunun işaretlerini daha ilk maçında gördük.

– Beşiktaş bu yeni transferleri, eskileri ve takıma monte etmeye başladığı gençleri ile özellikle maçların ilk bir saatini mükemmel oynuyor. Tek sorun, son yarım saatlerde… Takıma bu futbolu oynatan ve Alanya maçının ikinci yarısında yaptığı affedilmez yanlışı bir daha yapmayacağı anlaşılan Valerien İsmael, sanırım “yorgun yarım saatlerin” de çaresini bulacaktır.

JESUS’UN ÜÇ DOĞRUSU

Fenerbahçe’nin kaybettiği Konyaspor maçında Jorge jesus’un üç doğrusu dikkatimi çekti.

1. Valencia atıldığı anda, ortalığı yangın yerine çevirmek yerine, futbolcularını yanına toplayıp yeni bir oyun planını anlatmaya başladı.

2. Takım bir eksik kalınca, savunmacı çıkarıp hücum oyuncusunu aldı, “çekilmiyoruz” mesajını futbolcularına vermeye çalıştı.

3. Maç sonu, “hakem” falan deyip bahane yaratmadı. Özeleştiri yapıp, kötü oyunu kabul etti.

Jorge Jesus, Avrupa maçından sonra da, “Şampiyonlar Ligi’nde oynuyorsan, Avrupa Ligi’nde oynuyorsan, haftada üç maç oynuyorsan büyük takımsın. Haftada bir maç oynayan küçük takımdır” açıklamasını yaptı.

Bizde çok uzun yıllardır, büyük sandığımız hocalar dahil, “Haftada üç maç oynuyoruz, çok ağır fikstür” diye dert yandılar. Kendilerini kurtarmak adına, Türk futbolunu batırdılar. Küçük takım hocası olarak kaldılar, büyük takım yaratamadılar.

Jorge Jesus kısa sürede, “Sanal bahaneler bulduğumuzu, kendimizi kandırdığımızı” anladı. Jesus, bizim çok uzun yıllardır “nasırlaşmış” kısır görüşlerimize neşter vurmaya ve tartışmaya açmaya devam etmeli…

‘YENİLER’ FARK YARATAMADI

Galatasaray’ın yenilerine bakıyorum, takım içinde fark yaratamadılar. Galatasaray’ı daha öne taşıyamadılar, en azından şimdilik kalitelerini takıma, sahaya ve oyuna yansıtamadılar.

– Torreira, kariyerli bir oyuncu… Mücadele gücü yüksek… Ancak o güce yaratıcılık tarafını eklemesi lazım… Sadece koşmak, sadece mücadele etmek G.Saray’a yetmez.

– Oliveira… Hep yazıyorum… Top ayağına çok yakışıyor, futbolu biliyor, oyun zekası var. Ama günümüzün futbolunun istediği çabukluğa, hıza, kıvraklığa sahip değil… Temposu çok düşük…

– Seferovic’i bilmesem, “isim benzerliği” diyeceğim. Yılların golcüsü sanki bitik… Eli-ayağı kalkmıyor. Cehennem sıcaklarının bitmesini bekler gibi bir hali var.

– Mertens antrenman eksiğine rağmen, yenilerin içinde en fazla öne çıkan isim… Güçlendikçe, kalitesini daha iyi göstermeye başlayacak.

– Galatasaray’ın, yenileri hızla daha öne taşıması, Gomis mi-Seferovic mi ya da bir yeni golcü mü, hızla karar vermesi gerekiyor.

HEMEN, DERHAL, ŞİMDİ

Gazetelerde okudum, ne kadar doğru bilemiyorum. Trabzonspor’un çok önemli iki değeri olan kaleci Uğurcan ile Abdülkadir Ömür, yıllık maaş olarak 500’er bin euro alıyorlarsa; bu hakça bir düzen değil… Sadece Trabzonspor’un değil, Türk futbolunun bu iki değeri için “bizim evlat” muamelesi yapmak yerine, hak ettiklerini vermek çok daha iyi ve doğru olur.

Bunları yazdım ve Trabzonspor’da çok inandığım, itibarlı, saygın bir dostumla konuştum. “Haber doğru mu?” diye sordum, “Maalesef doğru” dedi. Hatta şunları da söyledi:

“Takım içinde 2.2 milyon euro maaş, hatta daha fazlasını alan oyuncular var. Şampiyonluktan sonra Uğurcan ile Abdülkadir Ömür’e düzeltme adına söz de verildi ama şimdiye kadar yapılmadı.”

Hemen… Şimdi… Derhal… Uğurcan ile Abdülkadir’e bu güncellemeyi yapın. Trabzonspor’un huzuru, başarısı, birliği, beraberliği, yeni bir şampiyonluğu adına bu düzeltmeyi yapın.

FİKSTÜR DEĞİL ÖLÜM LİSTESİ

– Ümraniye ilk 4 haftada F.Bahçe ve G.Saray ile oynadı. Bu hafta Trabzon ile karşılaşacak. Fikstür değil, ölüm listesi…
– Süper Lig’de ayrılık mevsimi çabuk açıldı. 4. hafta sonunda Ankaragücü’nün hocası Mustafa Dalcı gitti.
– Alanya-İstanbulspor maçında 12 dakika uzatma oynandı. Bari Alanya beraberlik golünü bulana kadar maç devam etseydi.
– Fenerbahçeli Pelkas da Hull City yolcusu… Hull City sanki İngiliz takımı değil, Fenerbahçe’nin arka bahçesi gibi…
– Adana Demirspor’un hocası Montella sakin bir yapıya sahip. Ama karşısında Balotelli olunca o da dinden-imandan çıktı.

BU İŞE BİR ÇÖZÜM BULUN

Başakşehir’de Emre Hoca… Antalya‘da Nuri Şahin… Alanyaspor’da Farioli… Belki başkaları da var. Bu hocalar transfer yapıyorlar, takımı kuruyorlar, çalıştırıyorlar, maçlara hazırlıyorlar, kelimenin tam anlamı ile “patronluk” yapıyorlar. Çünkü bu işi yapmak için yeterli donanıma sahipler.

Ama bu hocalar, “yetersiz” diplomaya sahip oldukları gerekçesiyle maç önü ve maç sonu röportajlara çıkıp görüşlerini aktaramıyorlar. Adamların hazırladığı takımları izliyoruz, alkışlıyoruz, eleştiriyoruz ama adamları dinleyemiyor, görüşlerini öğrenemiyoruz.

Ey TFF, bu adamların ağızlarına vurduğun kilidi aç artık… Ya hocalık yaptırma, ya konuşmalarını yasaklama…

PLANSIZ-PROGRAMSIZ ANCAK BU KADAR OLUR

Rezerv Lig sizlere ömür… Daha 4. haftası oynanırken kaldırılması gündeme geldi. Muhtemelen kaldırılacak. Zaten otlayan ineklerle, maçı yapacak futbolcuları aynı sahaya sokarsanız olacağı budur. Ucundan tuttuğunuz, plansız- programsız iş ancak bu kadar olur.

İYİLER-KÖTÜLER

Antalyaspor: 5 attım diye şımarırsan, 5 gün sonra 5 yiyip şaşırırsın.

G. Antep: Gösteriş yok, sonuç var.

İstanbulspor: Yoğun bakımdan çıktı, durumu stabil…

Karagümrük: Biraz hareket, çokça bereket…

Ankaragücü: Eyvah, paralar boşa mı gitti acaba?

Beşiktaş: Futbol keyfi için; adres burası…

Konyaspor: Az para, çok iş… Bravo İlhan Palut…

LİGDEN PORTRELER

– Figueiredo (G.Antep): Unutulmaz gollerin adamı yeniden sahnede…
– Sagal (G.Antep): Yüksek kalite, düşük verim…
– Caner (K.Gümrük): Duran topların efendisi…
– Jensen (İstanbulspor): 87’ de kurtardığı penaltı, yaşama atılan ilk adım…
– Gavranoviç (Kayseri): Topla birinci buluşması, Kayseri’nin ikinci golü oldu.
– Werghoust (Beşiktaş): Topukla yaptığı asist, attığı golden daha değerli…
– Dia Saba (Sivas): Beşiktaş kalesine şut atmadı, S 400 füzesi gönderdi.
– Seferovic (G.Saray): Bi zahmet gol seferine başlasan artık…
– Muleka (Beşiktaş): Gollerine bıraktığı yerden devam ediyor.

YAYINCI NİYE PARA VERSİN?

Kayseri Başkanı Berna Gözbaşı, “Bu ülkede her şey pahalanıyor, pahalanmayan tek şey yayın hakları” dedi. Berna Başkan haklı… Yayın hakları pahalanmak bir yana jet gibi çakıldı.

Ama ne ekersen onu biçiyorsun. Bir ülkede bu kadar kaçak yayın olursa, bu kadar rol kesen “sahte” oyuncu olursa, faul arası maçlar oynanırsa, düşenin yerden kalkmadığı pozisyonlar maça damgasını vurursa, gelecek yayın ihalesinde bu parayı bile bulamazsınız.

Kaçağa önlem var mı? Yok. Sahtekâr oyuncuya önlem var mı? Yok. Dura-kalka oynanan futbola önlem var mı? O da yok. Yayıncı niye para versin o zaman…

DÜŞÜNÜN HALİMİZİ

Konyaspor bu ligin Başakşehir ile birlikte gol yemeyen iki takımından biri… Süper Lig’in gol yemeyen takımı, ya da gol atılamayan takımı Konyaspor’a, Avrupa futbol haritasında yeri-izi belli olmayan Liechtenstein’ın sıradan takımı Vaduz dört gol atıp gitti. Düşünün Türk futbolunun ve Süper Lig’in halini…

‘KÜFÜR’ SERBEST

Malatya’nın hocası Cihat Aslan, Türk futbolunun en sakin, en hoşgörülü, en güler yüzlü, en saygılı hocalarından biridir. Bu özelliklere sahip Cihat Hoca, takımı Malatya’nın, deplasmanda Eyüp ile oynadığı maçta, tribünlerden gelen galiz küfürlere isyan etti.

Cihat Hoca, “özel yerde oturan biri” dediğine göre, küfür eden güçlü, tanınmış, hatta protokol tribününde oturan biri… “Ayyaş” dediğine göre adam muhtemelen sarhoş…

En kötüsü, Cihat Aslan, sahada görevli (!) polise “Müdahale etsenize” dediğinde, görevli polis son derece pişkin “Hoca ilk defa mı küfür yiyorsun?” diyor.
Polis belli ki, küfür yiyeni değil, küfredeni kolluyor. Çünkü küfreden, gene belli ki; semtin tanınan, güçlü, mulki amirler dahil, herkesin üstünde etkili ve egemen olan biri… Polis ne yapsın? Küfreden “güçlü”yü alıp, başına dert mi açsın? Sıradan seyirci olsa atmak kolay… Ama küfreden “dokunma, yanarsın” cinsi biri…
Cihat Aslan sonrasında tribünlere kadar sıçrayan olayların içinde buluyor kendini… En acısı, maç sonu röportajında devletin polisi için “korkuyor” diyor.
Türkiye’de maalesef böyle… İsterse İstanbul’un bir semti olsun, isterse kocaman kocaman kentlerimiz olsun, görevli mülki amirler, kolluk güçleri, görev yaptıkları bölgelerin, takımlarının, egemen insanlarının, güçlü adamlarının etkisinde kalıyorlar, çekiniyorlar. Yasaları ve yönetmelikleri uygulamaya çalışırken, genellikle “bölgesel etki” altında kaldıkları için o görevin hakkını veremiyorlar.

Siz yasaları, yönetmelikleri, kuralları herkese eşit uygulamazsanız, uyguladığınızda sıkıntıya uğrarsanız, egemen güçlerin etkisi altında kalırsanız olacağı budur: Küfür serbest…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir